25 Temmuz 2012 Çarşamba

Lahavlevelaislabonita

Canım.
Çok tatlı lan.
Yerim seni ya. Adı da çok seks lan. Valla. Burak xdxdxd.
Ama ötekinden çok farklı. Cidden bak.
Hayır.
Ötekinden farklı falan değil kendini kandırma İlay. Hatırla blogunu gezerken ne kadar da ona benzediğini fark ettiğini. Her yeni bir sayfada daha çok ötekiydi hep. Hatta arkadaş olurlarsa çok iyi anlaşacaklarını bile düşünmedin değil. O yüzden lütfen, kendini kandırma.
Artık nasıl bi zavallıysam internetten birilerini bulup gerçekte gördüğüm kişilerle bağdaştırıyorum. Hmm. Ok.
Ama ne biliyim. Çok değişikli la bu.
Mızıka çalmak istiyor mesela. Mızıka lan. Kim kız düşürüyor mızıkayla ki. Kız düşürmek istiyor ya zaten o da pFF.
Mühendis olucak o. Genetik mühendisi hem de.
O benim eskiden hep istediğimden.
İtü'ye gidicek.
İlay da İtü'ye gidicek zaten. : )
Sonrası malum. ;))999
Tamam gitar çalmasını, basketbol oynamasını, kişiye yararlı kitaplar okumasını, izleyebileceğiniz tüm akla yatkın dizi ve filmleri izlemesini, notlarının yüksek olmasını, yıldızlardan formül bulduğu için yıldızları sevmemesini geçtim, çocuk hiç de diğer insanları küçümseyen bi tip değil lan.
Duy bunu. DİĞERLERİNİ KÜÇÜMSEMİYOR.
NEREDEYSE MÜKEMMEL OLMASINA RAĞMEN KENDİNİ BEĞENMİŞ DEĞİL. KENDİNİ BEĞENMİŞ İSE DE BUNU İNSANLARA GÖSTERMİYOR.
Sanarsın ki Michael Scofield amına koyim. AMA İLAY HATA SENDE. SEN NE DİYE MICHAEL'I ARIYORSUN Kİ İNSANLARDA. HEM DE İNSAN BİLE DEĞİLKEN. (Bkz: "insan değil miyim")
O konuşmalarımızın hepsini tekrar okudum. Niye çünkü at yarra. Niye çünkü eşşeğin ziki. Niye çünkü anan za xd. Niye çünkü çok işsizim.
Kendini beğenmiş insanlardan nefret ediyorum. Babasının parası olmasa alamayacakları şeylerle sürekli hava atanlardan nefret ediyorum. Dış görünüşüyle övünenlerden nefret ediyorum. Ayrıca daha ağzı süt kokan insanların seks yapmış olmasıyla böbürlenmelerinden de nefret ediyorum. Tabi ki bi tecrübe edindi diye her şeyi ben bilirim kafasında yaşayan insanlardan da. Yeteneği var diye diğerlerini hor görenlerden, sırf ondan iki yaş küçük diye karşısındakini küçümseyenlerden de. Yakarım yıkarımlı konuşup hiçbi şey yapamayan yüreksizlerden, ay ondan basit ne var diyen ukalalardan da nefret ediyorum. En iyi arkadaşlardan, hoşlanılan çocuktan, herkesin imrenerek baktığı o kızdan nefret ediyorum. Arkadaş gruplarından da nefret ediyorum.
Ah o arkadaş grupları. İçinde hiçbir zaman bulunamadığım arkadaş grupları.
Benim içinde bulunmayıp da onun içinde bulunduğu arkadaş grubu.
İçinde bulunabileceğim halde bulunmadığım arkadaş grubu.
İçinde bulunmadığım arkadaş grubu.
İçinde bulunduğu arkadaş grubu.
Ah, o arkadaş grubu.
Ah, o arkadaş grubundan da nefret ediyorum. O arkadaş grubu katılarak gülerken süt dökmüş kedi gibi onları izlemekten nefret ediyorum. O arkadaş grubundakilerin ders esnasındaki kıkırdama seslerinden nefret ediyorum. Arkadaş grubundaki küslükten ötürü benle yakınlaşmalarından, küslük bittiği anda unutulmaktan nefret ediyorum. O arkadaş grubu zamanında yine kahkahalar içinde boğulurken içlerinden birinin "sen olmayınca inan bana orda gülmek çok anlamsız" diye düşünmüş olup şimdiyse gerçekten gülmesinden nefret ediyorum. O arkadaş grubunun konuştuğu konulardan, çekiştirdikleri öğretmenlerden, dedikodularını yaptıkları öğrencilerden nefret ediyorum. Sıramda sessizce oturup tam karşı duvarın dibindeki o arkadaş grubunu dinlemiş olmaktan nefret ediyorum. O arkadaş grubundakilerden nefret ediyorum. O arkadaş grubundakilerin mesajlaşmasından nefret ediyorum. O arkadaş grubundakilerin sosyal medyada yazdıklarından nefret ediyorum. O arkadaş grubundakilerin mesajlarını sosyal medyaya koyunca ağlamış olmamdan nefret ediyorum. O arkadaş grubundakilerin birbirleriyle telefonda konuşmasından nefret ediyorum. O arkadaş grubunda olma fırsatım olmuş olmasından nefret ediyorum. O arkadaş grubunda olamadığım için, o arkadaş grubundakilerin bu denli yakın olmasını kıskandığım için kendimden nefret ediyorum.
Ah işin bir de benim açımdan olan kısmı var değil mi?
O sözde merak edilen ama aslında önemli olmayan, umursamıyor görünmemden kaynaklı olan kısım. Evet içten içe kendimi parçalarken siklemiyormuş gibi davranmış olmaktan nefret ediyorum. Her seferinde konuşmak için bir fırsatım olmasına rağmen konuşamamış olmaktan nefret ediyorum. Karşısına geçip de on dakika aval aval bakıp yok bi şey demişçesine çekip gitmiş olmamdan nefret ediyorum. Tabii ki karşısında konuşamamaktan da. Benimle konuştuğunda yüzüne yayılan mutluluğu kıskanmış olmaktan nefret ediyorum. Zamanında konuşma fırsatım varken "benim bildiğim bana yeterli" diyerekten ağzıma kilit vurmuş olmamdan nefret ediyorum. Karşılıklı olarak sustuğumuz -ya da susmayı tercih ettiğimiz demeliyim- zamanlardan nefret ediyorum. Okulların açıldığı o ilk üç haftadan nefret ediyorum. Sırf bir şey yazasın diye yaptığım sikertmelerden nefret ediyorum. Konuştuğumuz her saniyeden nefret ediyorum. Konuşmadığımız tüm günlerden de nefret ediyorum. Yaptığım onca şeyi açıklayamamamdan nefret ediyorum. Okulların açılmasına gün saymaktan nefret ediyorum. Benimle ilgili tek bi şey dahi yazmamandan nefret ediyorum. Hâlâ umrunda mıyım onu dahi bilmemekten de nefret ediyorum, sana karşı ne hissettiğimi çözememekten de.
Hissetmek. Hissedebiliyor olmak. Hormonlarının beyninle birlikte çalışması falan. Çok mu yabancı ki de böyle diyon İlay. Neyin kafasını yaşıyon İlay. Sen niye hissedeyemesin. Niye hissettiğini çözemeyesin. Niye kabullenmiyosun artık olan biteni İlay. Yeter ama artık İlay. 4 gündür bu yazıyı yazıyorsun geldiğin yere bak İlay. Her şeyin farkındasın aslında niye hâlâ bu salak, masum ayaklarını oynuyorsun İlay. Evet öküzsün İlay. Harbi harbi öküzsün. Odunsun. Timsahsın. O belgeselini izlediğin aptal bakışlı timsahın ta kendisisin hatta.
Yeter işte be. Bu sene unutulmuş olmanın bana koyacağı gerçeği ile okula gittiğimde ego tatmin etme fırsatı sende olacak ama artık küçümsenip ego tatmin etmeni sağlayacak kadar değerim bile var mı gözünde bilmiyorum.
Bu yazının böyle olmaması gerekiyordu.


NOT: Bi dahaki yazıda o yalan dolan oyunlarımı ifşa edicem. öptüm.

5 Temmuz 2012 Perşembe

Niye mi Koli Bandı?

Özellikle küçükken, her izlediğinden hemen etkilenen ve beynime işlenen görüntüleri anında doğru kabul eden, hiç bu düşünceye katılmıyorum diye çıkışmayan bi kızdım. Eh yine o zamanlarda bi belgesel izlemiştim -Mythbusters- koli bandıyla ilgili. Selobant değil canım gayet de koli bandı. Aha da hayatımın dönüm noktası.
Koli bandı lan. Bildiğin koli bandı yani bu. Koli bandı bi insanı ne kadar etkileyebilir ki yhanee??? Hayır yoksa ben insan değil miyim demiycem.
Neyse efenim şimdi bu belgeselde o turuncu kıllara sahip adamlar koli bandıyla arabayı bile yapıştırdılar amına koyam. Sonra İlay niye koli bandını bu kadar abartıyor. Abartır tabi lan. Sisss arabayı kaldıramassssssınısss ama koli bandı yapabiliyor işte. [Gollum mode off aq]
Tabi ki asıl sorun koli bandının arabayı duvara yapıştırması ya da beni uçuracak güçte olması değil. Bi önceki paragrafı okuyup da buna gerçekten inanan olduysa aq.
 Asıl sorun şu ki nesneleştirmek. Siz o kilo bandına benim baktığım gibi bakmıyorsunuz ki. Koli bandını benim gözlerimden görmüyorsunuz ki.

"A life that healed a broken heart with all that it could.
I tried to heal your broken heart with all that I could."


Öncelikle Avenged Sevenfold'a selamlar olsun. Pek de güzel yazmışlar şarkının sözlerini.
Sorun şu ki şu iki satırdaki "broken heart" öbeğine dikkat ettiğinizde o "heal" işlemini gerçekleştirebilecek kadar güçlü koli bandı benim gözümde. Hı-hı kırık bir kalbin koli bandıyla onarılabileceğine inanacak kadar salağım. Noel baba da gerçek zaten.
Ya da ne bileyim koli bandı bu. Sıpaydırmeeeğncilik bile oynayabilirsin bunla. O kadar güçlü bi şey bu. İmkansızı gerçek kılıyor benim gözümde.
İşin özü şu ki o koli bandı benim 4 metrelik kırık internet kablomu bilgisayarıma yapıştırıyor. Ki internet benim bütün hayatım ve o koli bandı olmazsa internete giremem. Buydu yani.
:b)